12 Eylül 2009 Cumartesi

Galatasaray:3 - Beşiktaş:0

Maç önü yazımda süpriz beklemediğimi Galatasaray'ın maçı alacağını belirtmiştim. Bu öngörü için kahine giden NEO olmaya gerek yok zaten. İşin ilginci net skora rağmen ben bu maçta Galatasaray'ı hiç beğenmedim! Daha ne istiyorsun napalım 10 mu atalım? demeyin bana. Ben oynanan futbolu beğenmedim iyi top çeviremedik, rakibe beklediğimden fazla pozisyon verdik, sıkıcı futbol oynadık ev sahibi olmamıza rağmen geriye çok yaslandık. Kimse gol attıktan sonra Galatasaray taktik gereği geriye yaslandı demesin yanılmış olur tek neden bloklar arası bağlantı ve 1.bölgeden topu alıp servis yapacak oyuncu eksikliğiydi. Malum Galatasaray'ın elindeki stoperlerde oyun kurma özelliği yok o yüzden Ayhan gelip ilk topları oyunu açar servis yapardı onun eksikliği çok hissedildi. Arda'da çok etkisiz olduğu için final bölgesine üretken toplar atılamadı ve taşınamadı. Ön liberolar işin sadece oyun bozma kısmını iyi yaptığı için maestro eksikliği Galatasaray'ı geriye çekilmeye yöneltti. Kewell gollerin içinde olmasına rağmen sol kanatta Hakan Balta'ya hiç yardımı olmadığı için soldan Serdar'a atılan derinlemesine paslar Alacağa Karanlık Kuşağı etkisi yaptı. Allahtan Serdar son vuruşlarda etkisizdi.

Beşiktaş beklediğimden fazlasıyla diri ve istekliydi. Ernst her zamanki gibi göbekte gerekeni fazlasıyla yaptı. Serdar maçın adamı olabilecek pozisyonlara girdi ama beceri noksanlığı yaşadı, Tabata henüz takıma çok yabancı, Nihat hala askerde harbi temizler gibi şaşkındı. Denizli gene abuk bir sistem çıkardı kimin ne oynadığını çözmek biraz zaman aldı, Ekrem bile nerde oynadığının şaşkınlığını yaşadı takımı yakan ise artık emekliliği geldiği bariz gözükün Rüştü'ydü. Ayrıca Galatasaray'da Sabri'nin hakkını vermek lazım tüm eleştirilere rağmen sağ kanatta harikalar yarattı pozizyon kesti atak başlattı daha ne yapayım ulan kendimi sevdirmek için der gibiydi.

Evet yorgun gözüken ve iyi oynamayan Galatasaray buna rağmen maçı farklı alıp beşte beş yaptı. Bir de iyi oynadığını Elano, Arda ve Keita'nın tam performansala oyadığını düşünemiyorum yalnız orta göbekte ki ön liberolardan biri mutlaka servis yapma özellikli olmalı sıkıntı bu maçta belirgindi demem o ki Ayhan bir an önce geri gelmeli..

TÜRKİYE:63 - İSPANYA:60

Son dünya şampiyonu, Avrupa ve Olimpiyat ikincisi olan kadrosunda Gasol kardeşler, Rubio, Navarro, Reyes, Garbajosa gibi hayranlıkla izlediğimiz oyuncular olan İspanyollara karşı kazanan millilerimiz böylece ilk turda rakipler zayıftı diyenlerin ağzını kapatıp tokatı yapıştırmış oldu. Harika savunma yapıp İspanyolları 60 sayıda tuttuğumuz maçta sadece maçın başlarında biraz oyunu tartma aşamasında fazla sayı yedik neyse ki gününde olan Ömer Aşık ve Kerem Tunceri iyi gününde olmaları maçı dengeleyip ilerleyen dakikalarda oyunu kontrol altında tutmamızı sağladı.

Ender diğer maçlara oranla üçlüklerini konuşturamadı, Hido belki skor yapamadı ama savunmada verdikleri dirençte yetti. Ayrıca Hido iki gündür antreman bile yapmıyor acılar içinde oynadı onu da es geçmeyelim. Rotasyon ustası Tanjeviç maça çok iyi başlayan Kerem ve Ömer'i biraz fazla unuttu benchte ama olsun son pozisyonda diri Ömer yaptığı blokla bunda da bir kısmet olduğunu gösterdi. Ersan gene ne kadar üst düzey bir oyuncu olduğunu gösterdi, Semih baya süre aldı ve göz doldurdu.. Maaşallah demeye devam.. Sıradaki gelsin bakiyim!

Salon: Lodz Arena

Hakemler: Shmuel Bachar (İsrail) Sreten Radoviç (Hırvatistan) Robert Lottermoser (Almanya)

Türkiye: Kerem 11, Ömer Onan Ersan 15, Hidayet 2, Ömer Aşık 13, Sinan 2, Semih 11, Ender 4, Oğuz 2, Engin 3

İspanya: Rubio 3, Fernandez 16, Navarro 7, Reyes 8, Pau Gasol 16, Mumbru , Lopez, Marc Gasol 7, Garbajosa 3, Llull

1. Periyot: 20-22

Devre: 36-34 (Türkiye lehine)

3. Periyot: 49-48

11 Eylül 2009 Cuma

Süpriz Olmaz Galatasaray Kazanır


Evet geldi çattı bir derbi maçı daha. Galatasaray'lılar kendinden emin üç puan cepte derken, Beşiktaş'lılar deli cesaretiyle yeneceğiz, Galatasaray balonunu söndüreceğiz, Rijkaard'ın saçlarına Kadir İnanır gibi ak düşereceğiz diye sağda solda açıklamalar yapmakta. Ligin 5.haftası, ilk derbisi hakem Bülent Yıldırım. Hakem demişken Beşiktaş'lılar şimdiden Galatasaray kaç penaltı alır diye tartışma konusu açıp olası mağlubiyete kılıf ararken Ali Aydın ve Olimpiyat Stadında ki skandal iki penaltı kendileri hatırlatıldığında Ali Aydın tavuk karasıydı deyip işin içinde çıkmaya çalışmakta malesef!

Galatasaray lige müthiş transferler yaparek girdi özellikle Keita, Elano transferleri ligimiz için çok değerli isimlerdi. Kenar yönetimi belki dünyada en iyilerden biri bunun karşılığı lige fırtına gibi giriş ve göz kamaştıran futbol. Beşiktaş Köybaşı, Tabata, Ferrari gibi isimlere dünyanın parasını sayıp At Fink'e ile yeni bir Enst kazanmak istedi ama İsmail kadroya zor girer oldu. Fink beklenenden uzak, Ferrari henüz Doğan SLX kıvamında olduğunu gözlendi. Umutlar şimdi Tabata'ya bağlandı.

Ali Sami Yen'de oynanan Galatasaray Beşiktaş derbileri hakkında araştırma yapmadan sırf kafamda son 10 yılı kurcaladığımda atladığım maç yoksa(varsa belirtiniz) bi tek göt donduran Sibirya soğuğunda kılları yüzünden soğuk geçirmeyen Neandertal adamı İbrahim hemde sağ ayağıyla golü atıp Beşiktaş'a maçı getirmişti onun dışında hep Galatasaray galibiyeti.. Gerçi Galatasaray bu maçlarda çok zorlanmasa da iki farktan fazla yaptığı yoktur sanırım. Bu maçta fark bekleyenlere cevap olarak bu istatistik verilmekte. Zaten aksi olursa Beşiktaş taraftarı yenen golleri unutmak için Eternal Sunshine Of The Spotless Mind olayına girip hafızadan golleri silip Jim Carrey gibi kafaya beyaz bere geçirip deli dana gibi etrafta dolanacaktır.

Beşiktaş bu maç için bir maçlığına Bülent Uygun'dan Türbülent işletim sistemini alıp derin analizler ve verilerle maça konsantre olmak zorunda. Galatasaray çok iyi olmadığı zamanlarda bile yendiği Beşiktaş'ı bu kadar favori olduğu bir maçta yenemezse gerçekten süpriz olur. Derbilerde favori kaybeder tabiri Sami Yen maçları için gerçek olmasa gerek ayrıca nedense Beşiktaş'lılar bu maçı çok büyütürken Galatasaray'lılar içerdeki Beşiktaş maçlarını pek ciddiye almaz.

Gelelim teknik taktik verilere. Gökhan Zan, Ayhan yok Elano milli takımdan yorgun döndüğü için yedek başlar deniliyor. Galatasaray milli takımdan formda ve moralli dönen Baros'un arkasına Arda'yı koyacaktır Kewell-Keita kanatlardan hücumu destekleyip Topal-Sarp çift ön liberosu ortasahanın hamallığını yapacaktır. Savunma Sabri, Emre, Servet, Balta olur. Beşiktaş ne yapar nasıl bir kadro çıkarır bilemem Dürülülü Mustafa böyle maçlarda süpriz sever. Mutlaka Galatasaray kanatlarını nasıl durduracağını düşünmüştür elde çok adam var sol için Deli İbo, Köybaşı. sağbek için Kibar Ekrem, Sayanora Toraman, Çakma Rıdvan, İspanyol gribi İbrahim Kaş.. kim oynarsa oynasın hem havanın soğuğundan hem Keita'nın rüzgarından zatüre olabilir dikkat etmeleri lazım. Beşiktaş'ta şu ana kadar izlediğim en büyük sıkıntı hatlar arası kopukluk Denizli kafasına göre bir üçlü yapıp hücuma koyuyır ama bu adamları ne destekleyen var ne pas atan. Göbekte oynayan Ernst'e çok iş düşecek. Fink gene muhtemelen hayal kırıklığı yaratır. Neyse uzun lafın kısası çok Gs-Bjk derbisi gördük bu derbilerde Galatasaray'ın belirgin ağırlığı ve Beşiktaş'ın Samiyen'de anlamsız ürkekliğine tanık olduk skor vermeyi sevmem Galatasaray rahat alır derim sadece. Maç sonu yazısında görüşmek üzere...

Gökhan Gönül'e Haksızlık Yapmayalım!

Milli takımımız için hayati önem Bosna Hersek maçında arzulanan galibiyet gelmeyince herkes saldıracak bir hedef aramaya girişti. Akla maçta en çok göze batan, pozisyona giren adam geldi o da Gökhan Gönül. 1985 doğumlu bu genç adam Oftaş'tan Fenerbahçe'ye transfer olduğunuda adını hemen hemen kimse duymamıştı. Fenerbahçe'nin genç yetenek diye alıp harcadığı adamlardan biri olur gene diye kimse transferi ciddiye almadı ama Gökhan öyle bir performansla oynamaya başladı ki kısa sürede kendi takımında ilk 11, milli forma derken gelmiş geçmiş en iyi Türk sağbeklerden biri olduğu yazılıp çizilmeye başlandı. Euro 2008'de olmaması sadece Fenerbahçe'lileri değil herkesi üzdü. Herşey buraya kadar iyi güzel hatta Gökhan için rüya gibi en iyi Türk futbolcular arasında ismi geçeriyor, Avrupa'ya gidecek Türk futbolcu varsa Arda'dan sonra onun adı anılıyordu.

Gelelim başlık konusuna neden olan son Bosna maçına. Ben başka maç mı izledim yoksa bu arkadaşlar futbola farklı gözlerle mi bakıyor anlamadım. İşin içinde başka takım taraftarlarının fanatizmi mi hortladı bilemem. Benim gördüğüm 90 dakika, özellikle maçın ikinci yarısı insiyatif alan, kanatta canı çıkarcasına bindirmeler yapan, atamasa da pozisyona giren bir oyuncunun ceseryürek oyunudur. Maç boyu doğru dürüst bir kanat bindirmesi yapmayan Hakan Balta, ikinci yarı sol kanadı uçursun derken nerdeyse adı hiç duyulmayan Köybaşıya hiç laf yok. Karşı karşıya pozisyonlarda golü harcayan Sercan hiç anılmıyor...

Sol işlemiyor göbek kapalı iş Gökhan'a kaldı çocuk topu her aldığında sağda adam eksiltti, atak başlattı, savunmaların gerisine sızdı ama neymiş final noktalarında beceriksizmiş. Aslında Gökhan sağbekten çıkmayacaktı böylece eleştirilere de maruz kalmayacaktı bu zavallı kalemlerin istediği bu.. Bravo ve alkış sana Gökhan bence bu maçın tek iyisi sendin bildiğin yolda devam et.


10 Eylül 2009 Perşembe

Güven Veren Savunmacılar-Phil Jagielka

Tam adı Philip Nikodem Jagielka olan İngiliz defans oyuncusu. 17 Ağustos 1982 doğumlu. Savunmanın göbeğinde, sağında ve ortasahada defansif olarak oynayabilmekte. 2007'den beri Everton forması giymekte Polonya asıllı olduğunu belirtip performansıyla Capello'nun da dikkatini çektiğini söyleyelim.

Cillop Spikerler Vol.1- Minecan Beyazadam

9 Eylül 2009 Çarşamba

Qualifying Round

GROUP E (Bydgoszcz, POL)
11.09.2009
11.09.2009
11.09.2009
1.Greece2/04
2.France2/04
3.Croatia1/13
4.Germany1/13
5.Russia0/22
6.F.Y.R. of Macedonia0/22

GROUP F (Lodz, POL)
12.09.2009
12.09.2009
12.09.2009
1.Turkey2/04
2.Slovenia1/13
3.Serbia1/13
4.Spain1/13
5.Poland1/13
6.Lithuania0/22

Bosna Hersek:1 - Türkiye:1

2010 Dünya kupası için bizim adımıza hayati önem taşıyan Bosna Hersek deplasmanında malesef üç puan çıkartamayıp Dünya Kupası şansını artık mucizelere bırakmak zorunda kaldık. Puan farkı dört kalan maç iki. Biz kazanacağız Bosna'nın puan kaybetmesini bekleyeceğiz. Hem de kalan iki maçında birden! Oysa gece ne güzel başlamıştı basketbol milli takımının Polonya zaferi sonrası keyifle izlemeye başladığımız maça çok hızlı girip Emre'yle öne geçmiştik. Sonra olmayan bir faul yüzünden Bosna'nın kullandığı serbest vuruşla beraberliğe gelen maç Fatih Terim'in çıldırıp hakem tarafından tribüne çıkarılması ve kör dövüşü gibi ikinci yarı.

Bu sefer Semih'le başlayıp arkasına sağda Tuncay, solda Arda, ortada Hamit'li üçlü bir blok düşünmüştü Fatih Terim. Çift ön liberosu Ceyhun ve Emre savunma dörtlüsü Gökhan, Önder, Servet, Hakan Balta şeklindeydi. İlk yarı bu 11, oyunu rakip sahaya hiç yıkamadı, tandem yürek hoplatan hatalar yaptı maçta 1-1 e gelince Terim ikinci yarı risk alıp 3-5-2'ye döndü sola İsmail Köybaşı'nı alıp Hakan Balta ve Ceyhun'u üçlü stopere Servet'in yanına çekti. Semih'in partneri Hamit'in yerine giren Sercan olurken asıl sorun Ön libero olan Emre'nin orta baklava göbekte partnerlerinin hücum özellikli Arda ve Tuncay olmasıydı. Ya herro ya merro dedik ama ne biz gol attık ne onlar, tonla pozisyon harcadı iki takımda. Gökhan ve Sercan son vuruşu yapamadı, Arda direği nişanladı ama top çizgiden birtürlü içeriye girmedi. Biz de bu arada devamlı kontra yedik Arda, Tuncay malesef istenileni veremedi aslında takım halinde kötüydük anlaşılmaz biçimde. Sercan oyuna hareket getirse de bitirici noktada verimsizdi.. Dünya kupasında olamayacağımızı düşünmek cidden çıldırtıcı umarım bir mucize olur da gideriz.

POLONYA:69 - TÜRKİYE:87

12 Dev Adam silindir gibi ezip geçmeye devam ediyor. Son kurban evsahibi Polonya oldu. 3'te 3 yapıp D grubunu lider bitirip alayına korku verdik. Peki nedir bu takımın sırrı! En güzel cevabı maç sonu Ender verdi konsantre olduğumuzda yenemeyeceğimiz takım yok tam tersi olursa herkesin yenebileceği takım haline geliyoruz dedi. Evet istediğimiz zaman gerçekten önümüzde duracak takım yok. Harika savunma ve dengeli hücum zafer bekleyen Polonya seyircisini evine sinir küpü yapıp gönderdi.

Ömer Aşık adeta ışıldıyor pota altında harikalar yaratıyor. Ender hiç olmadığı kadar harika pas dağıtıyor ve şut yüzdesiyle ağzımızı sulandırıyor. Kerem ve Hido tecrübesiyle takıma ağırlığını koyuyor. Ersan ise benim yerim 4 numara diye haykırıyor. Ömer Onan geri döndü ve alıştığımız savumasıyla hoşgeldin dedirtti. Semih bile kendini bu maçta sevdirdi evet bu takım zevk veriyor. Yürüyedur o zaman.

Salon: Centennial

Hakemler: Shmuel Bachar (İsrail), Sreten Radoviç (Hırvatistan), Aleksandar Milojeviç (Makedonya)

Polonya: Logan 6, Szubarga 6, Ignerski 6, Lampe 14, Gortat 21, Koszarek 5, Szewczyk 5, Chylinski 3, Witka 3

Türkiye: Kerem 11, Ömer Onan 2, Ersan 18, Hidayet 13, Ömer Aşık 22, Ender 10, Semih 5, Oğuz 6, Sinan Engin

1. Periyot: 17-24
Devre: 45-34 (Türkiye lehine)
3. Periyot: 55-66

8 Eylül 2009 Salı

Türkiye:94 - Bulgaristan:66

Avrupa Basketbol Şampiyonasında komşu Bulgar'ları yenerek 2'de 2 yaptık. Zaten büyük süpriz olmazsa kolay geçmesi beklenen maçta gene harika savumamız ön plandaydı. Bulgar'ların basketbol tarzı genelde hızlı hücum ve kişisel zorlamalara dayalı, kolay dış şut bulduklarında çoşabiliyorlar biz işte buna izin vermeyip ayrıca kontrollü hücum yaparak yavaş yavaş farkı açıp maçı aldık.

Oyuncu performanslarına bakıldığında gene Ersan hem hücum hem savunmada ön plandaydı. Ender iki gündür harika oynu ve üçlükleriyle kendisiyle basketbolun Sabri'si muamelesi yapanlara gerekli ayarları veriyor. Oğuz pota altında adeta Nba patentli bir oyuncu gibi ve Ömer Aşık gerektiğinde kendisine çok iyi destek veriyor. Hidayet'i fazla zorlamadık Kerem ise tecrübesiyle fazla sorumluluk almadan oynamasına rağmen farkını gerektiğinde gösteriyor. Diğer bir yıldız kuşkusuz Sinan Güler süre aldığı dakikalarda muazzam konsantre oynuyor. Savunması zaten muazam gerektiğinde hücumda da patlama özelliği var.

Gelelim kötülere sadece Semih'e eleştirim var çok kötü oynuyor sınırlı kadroda gereken katkıyı ve özveriyi vermekten çok uzak 2 maçtır 5 faulünü alıp kenara çekilip havlusunu boynuna geçiriyor. Tanjeviç gereken fırçayı atıyor ama umrunda değil gibi. Ayrıca bu maçta baya süre bulabilen Bekir ve Barış'ta vasatın altında değildi elelrinden geleni yaptılar. Yarın grup birinciliği için Polonya maçı var sıkı maç olacak iyi savunmaya ve sabırlı hücuma devam.


Salon: Centennial Hall

Hakemler: Guerrino Cerebuch (İtalya), Shmuel Bachar (İsrail), Fernando Rocha (Portekiz)

Bulgaristan: Rowland 15, Videnov 14, Stoykov 12, Deyan Ivanov 2, Evtimov 3, Georgiev 4, Kaloyan Ivanov 4, Mladenov 4, Angelov 5, Kostov 3, Slayekov

Türkiye: Kerem 3, Bekir 7, Ersan 16, Hidayet 8, Ömer Aşık 10, Oğuz 10, Ender 17, Sinan 14, Semih 2, Barış 7

1. Periyot: 15-24
Devre: 28-53
3. Periyot: 52-72

5 Faulle Çıkanlar: 22.35 Semih (Türkiye), 39.02 Mladenov (Bulgaristan)




7 Eylül 2009 Pazartesi

Türkiye:84 - Litvanya:76

Polonya'da düzenlenen Eurobasket 2009'a harika başlangıç yaptık. D grubunun en iyi iki takımını karşıya getiren karşılaşma öncesi Ömer Onan haberi hiçte iyi değildi. Zaten sıkıntı yaşadığımız bir pozisyon olan 2 numara eksiğine Ömer'in ateşlendiği ve maça çıkamıyacağı haberi gelmesine rağmen uzunlarımızın harika oyunu, kısaların özellikle 3.periyotta katkıları ve Ender'in sonlara doğru çok kritik faul atışlarında başarısı onun dışında müthiş savunmamız ve takım genelinde yüksek faul yüzdemiz eklendi ve maçı aldık.

Maça Ersan harika giriş yaptı ilk periyotta skor yükünü üstlendi sonra Hidayet, Ersan'a ayak uydurdu. 3.periyot Sinan ve Ender'in periyotuydu. Son periyotta ise hepsi harikaydı. Semih biraz pota altında aksasa da Oğuz harikaydı. Ömer Aşık iyi katkı yaptı ve galibiyet geldi. Rakip şimdi Bulgarlar ciddiye almakta fayda var belki grubun en zayıfı gözüküyorlar ama süprize izin vermemek lazım.

TÜRKİYE: 84 - LİTVANYA: 76

Salon: Centennial Hall

Hakemler: Sreten Radovic (Hırvatistan), Guerrino Cerebuch (İtalya), Fernando Rocha(Portekiz)

Türkiye: Kerem 2, Engin 3, Ersan 17, Hidayet 19, Ömer Aşık 5, Semih 2, Oğuz 10, Ender 16, Sinan 6, Bekir 4, Barış

Litvanya: Mazutis 5, Lukauskis 3, Kleiza 12, Javtokas , Ksistof Lavrinovic 4, Darjus Lavrinovic 9, Petravicius 21, Delininkaitis 5, Jasaitis 14, Kalnietis , Maciulis 3, Jomantas

1. periyot: 19-22
Devre: 39-39
3. periyot: 63-58
Beş faulle çıkan: 33.56 Semih (Türkiye)

The Wizard Of Oz



"kimseyi görmedim ben
senden daha güzel
kimseyi tanımadım ben
senden daha özel
kimselere de bakmadım
aklımdan geçer
kimseyi tanımadım ben
senden daha güzel

sana nerden rastladım
oldum derbeder
kendimi sana sakladım
senden daha güzel
kimseleri de takmadım
ölsem değişmem
kimseyi tanımadım ben
senden daha güzel"

Ülkemizde İlk Surinamlı Topçu- Ulrich Watson

Surinam dediğimde haritada yerini gösterecek adamı alnından öperim valla. Açıkcası bana Surinam'ın çağrıştırdığı tekşey Holanda'nın çıkarığı Surinam asıllı futbolcular. Örneğin; frank rijkaard, ruud gullit, pierre van hooijdonk, patrick kluivert, aron winter, ryan babel, edgar davids, clarence seedorf, jimmy floyd hasselbaink, ulrich van gobbel... Bunlar ilk aklıma gelenler kurcalasan daha kimler vardır kimler.. Neyse bakıldığında Dünya futbolunda isim yapmış ciddi futbolcuların çıktığı bu ülke merak uyandırıyor gerçi kaymağını Hollanda yedi o ayrı!

Surinam Güney Amerika'da Atlas Okyanusu kıyısında Brezilya'ya komşu bir ülke belki bu yetenekli topçuların sırrı bundan kaynaklanıyor ne biliyim akla başka birşey gelmiyor. Bağımsızlığını Hollanda'dan 1975'te almışlar, başkent Paramaribo, dil haliyle Flemenkçe, nüfus 500 bin civarı. Ebenin amı yüzölçümü de ver bari tam olsun dediğinizi duyar gibiyim! Yok yok tamam kesiyorum ama ormanlar ve ormanlık arazi %96'ymış :) tamam lan sustum alt paragrafta konumuza ve futbola dönelim.

Herkes ülkemize ilk Surinam'lı diyince Frank Rijkaard sanmış olabilir ama yanılıyor. 80'lerin sonu ya da 90'ın tam başıydı. Galatasaray Hollanda'da kamp yapıyor. Hazırlık maçında rakip Robin Hood. Adından belli başımıza gelecek, felsefesi birkere zenginden alıp fakire vermek lan Robin Hood'un. Neyse bu maçta futbolcu simsarı! Alp Yalman rakip takımda aldığı topla bizim savunmayı güç durumlara sokan, enerjisiyle Avrasya Maratonundaki Kenyalı atletlere benzeyen bu adamı istiyorum der ve İstanbul'a davet eder. Hemen sözleşme imzalanır ama ilk antremanda topa bomba muamelesi yapar Watson. Eminönünde saat satan zencilere benzeyen Watson antremanda amatör topçu izlenimi verir. Alışır sonra ülkeye Alp Yalman kefil kendisine denilse de çıktığı bir iki maçta 2-3 depar sonrası bağırsakları düğümlenir sanırsın günde 5 paket sigara içiyor. Sonra gerçek ortaya çıkar apar topar postalanır Watson meğersem Alp Yalman'ın beğendiği adam aynı takkımda oynayan başka Watson'dur. Evet şimdi Elano, Keita, Kewell transferleriyle çoşan genç nesil bu dönemleri yaşamadı ama biz hatırlatalım da bilsinler dedik neler çektiğimzi zamanında. Watson hikayesiyle ilgili başka bir rivayet Alp Yalman'ın beğendiği isim bir önceki hazırlık maçında ki başka bir futbolcudur aslında neyse ney sonuçta bir Watson rezaleti yaşadık ya ona bakalım.. Şimdi ne yapıyor aceba Watson. Surinam'a dönüp kendini bilim adamı olarak geliştirip soğuk füzyon üzerine deneyler mi yapıyor yoksa Hollanda da kalıp açlıktan bir çiftlikte zengin bir derebeyine her gün süt sağıp topraklarını mı ekip biçiyor.. Yuh lan Ortaçağ Derebeylik rejimine kadar gittim konuyu kapatayım bari lan Watson uçurdun bizi de kendin gibi!

6 Eylül 2009 Pazar

YETİŞ YA ABDULKADİR GEYLANİ!

Turkcell süper ligi başladı ve aynı hızla hoca kovma-değiştirme operasyonları da başladı. Kasımpaşa'yı Turkcell süper ligine taşıyan Besim Durmuş kötü sonuçlar üzerine kovulurken yerine bu işlerde yılların kaşarı olan Yılmaz Vural getirildi. Bu operasyon bana Kadiri tarikatının kurucusu ve büyük evliyalardan sayılan A.Geylani'nin, tarikat üyelerinin başlarına birşey gelirse yardımlarına koşacağına inandıklarından "yetiş ya abdülkadir geylani hazretleri imdadıma" dedikleri masalı hatırlattı. Açıkcası dinle aram iyi değildir inanmam öyle hurafelere de başı sıkışan her Anadolu takımının kurtarıcı olarak Yılmaz Vural'ı düşünmesi bana bu olayı hatırlattı. Evet Türk futbolunun Abdülkadir Geylani hazretleri Yılmaz Vural'a yeni macerasında başarılar..

Güven Veren Savunmacılar-Abdoulaye Diagne Faye

Stoke City'nin 31 yaşındaki tecrübeli Senegal'li savunmacısı. Senegalli savunmacı demişken akla Muhammed Sarr veya Diatta gibi kütükler gelmesin aman! Bolton forması giyerken hatırlayanlar bilir 2007 Temmuz'unda adı Beşiktaş'la anıldı ama Newcastle United'e yar olmuştu. Asıl çıkışını bir sezon oynadığı Newcastle sonrası 2.25 milyon Pound'a gittiği Stoke City'de yaşadı. Bu sezon başı Arsenal onu çok istedi ama Tony Pulis en değerli oyuncusu için onay vermedi. Evet Tuncay ilerde rakip savunmaları zorlarken aklı geride kalmasın çünkü Faye oyunun her anı full konsantre.

5 Eylül 2009 Cumartesi

İtalya, Kaladze'yle güldü! 0-2

Bahtsız bedeviyi çölde kutup ayısı sikermiş, O hesap. Seria A'da AC MİLAN forması giyen Gürcü savunmacı bu gece İtalyan'ların en iyi futbolcusuydu! 2 gol attı ama yanlış kaleye. Böylece İtalya puanını 17 yapıp G.Afrika'ya nerdeyse merhaba dedi. Geçen sezon Emre Toraman böyle bir talihsizlik yaşamıştı, bu gece uyku yok Kaladze'ye. Yalnız İtalya'da krallar gibi karşılanacağı kesin. Tuttosport Grazie KAKHA(Teşekkürler Kakha) başlığını atmış bile.

TÜRKİYE:4 - ESTONYA:2

Arda resilati, Tuncay hırsı ve Emre özverisi maçın özeti.. Skor önemli değil yeter ki 3 puan gelsin dedik geri düştük telafisi geldi 2-2 olunca biraz korktuk ama gecenin yıldızı Arda maçı gene geri getirdi. Yalnız Fatih Terim'in Kazım Kazım ısrarı anlaşılır gibi değil hani kendi takımında biraz kıpırdama görür ısrarını anlarız ama Kazım malesef milli takım için yeterli düzeydi değil. Kazım oynayınca Hamit göbeğe çekilmek zorunda kalıyor ve sağ kanatta o güzel ve tehdit edici bindirmelerinden nasiplenemediğiz gibi alışık olmadığı orta göbekte açıklar veriyoruz.

Hamit madem önlibero oynayacak o zaman Ceyhun ve Sarp niye çağırılır milli takıma! Herşey bir yana Arda'yı izlemek büyük keyif dünyanın her takımında rahatlıkla oynar böyle bir futbolcunun bu topraklarda olması gurur verici. Tuncay çok güzel gollere imza attı gol vuruşlarında ki kendine güven boşa Premier League topçusu olmadığının kanıtı. Sercan çok çalıştı golde attı ama tabiyki milli takımın şimdilik santrforu değil. Semih-Tuncay benim ideal ikilim. Sağ kanat bu maçta işlemedi Gökhan adeta Kazım'a nazire yaparcasına bocaladı durdu. Emre göbekte çok koştu oranın adamı olmayan Hamit'in eksiklerini de kapatmaya uğraştı. Neyse sonuçta 3 puan geldi bu gece Ermenistan karşısında izlediğim Bosna kalite olarak kesinlikle ayarımızda bir takım değil ama bizim eksiğimizin kalite değil maç içinde yeterli konsatre olamamak ve basit hatalar olduğunu biliniyoruz. Umarım Gökhan Zan'ın birşeyi yoktur maça yetişir. Arda'yı 2010'da görmemek dünyaya izletmemek yazık olur. Hadi bakalım umut oldukça her yeni gün yeni bir başlangıçtır!

Ricardo Pedriel Suarez

Giresun'da bir Bolivya'lı. Henüz 22 yaşında ve ülkesinin milli formasını da giymiş ve golünü atmış bir isim. Avrupa'da ilk tecrübesini Romanya'da Steau Bükraş formasıyla yaşadı bekleneni veremedi ve rezerv takıma göndrerildi. Bu sezon başı kiralık gitmek istedi onu kiralayan satın alma opsiyonuyla Giresunspor oldu. Bu tip transferler alt ligleri daha izlenebilir ve takip edilebilir kılıyor. bakalım Giresun yaylalarında nefesi açılan Bolivya'lı neler verecek bu sezon takımına.

LAİSA ANDRİOLİ

Sao Bernardo'nun 22 yaşında genç bayan forveti! Futbol stilini Internacional'li Nilmar'a benzetiyormuş. Çıplak pozları sayesinde kazandığı parayı ömür boyu futbol oynasa kazanamazmış. Bizde onu tanıyamazdık iyi ki soyunmuş! Denilson'la aşk yaşadığı dedikodularını kabul etmiyor ve sadece hayranıyım diyip geçiştiriyor.

Yoldaş Livorno

Liman işçileri ve demiryolu işçilerinin kurduğu iki takımın yolları dostluk adına, endüstriyel futbola karşı, Faşizme karşı Adana'da çakıştı. Livorno İtalya'da 170.000 nüfuslu Toskana bölgesi içinde yer alan 1921 yılında İtalyan Komünist Partisi'nin doğuşuna tanıklık etmiş bir kent. Maçlarında taraftarı Enternasyoneli söyler, CHE posteri açar, orak çekişli bayrakları sallar. Paranın Allah-Kitap olduğu böyle bir dünyada baskılara, zulme inat direnen, insanın insana zulmetmediği, sermayenin emeği ezmediği, emperyalizmin kanlı elinin insanların alın terinden çekilip özgür ve güzel dünya hayallerinin kurulduğu bu tribünlerdeki tüm yoldaşlara selamlar. Güzel günler yakındır umarım. Son sözü ölümsüz devrim şehidi Deniz Gezmiş söylesin; Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın marksizm-leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler! ..."

4 Eylül 2009 Cuma

BATUGOL'Ü KAZANMAK LAZIM

Batuhan Karadeniz nam-ı diğer Batugol adamın lakabı bile çakma! Bu çocuk 1991 doğumlu yaşım ortaya çıkacak amma doğduğunda ben liseye gidiyordum yahu, yani gözümde çocuk daha. Milli takımın alt seviyelerinde ve Beşiktaş Paf'ta ki performanslarıyla adından daha 15-16 sında bahsettirmeye başlamış Avrupa büyükleriyle anılır olmuştu. 16'sında lig'de maçlara çıkıp gol atan A milli olan bu kardeşimiz olayların adamı oldu çıktı. Kadıköy'de Fener derby'sinde boş pozisyonda olan Real'li Higuain'in abim demeye utandığı biraderine vermediği pas sonucu büyük tepki toplamıştı. Ehliyetsiz araba kullanmalar, genç milli takımda bir penaltı sırasında laubali hareketleri, hele kiralık gittiği Eskişehirspor'da kamptan kaçıp alemlere dalması bu çocuktan adam olmaz düşüncesini çıkarmıştı. Kamışa su yürüyünce hepimiz biraz şuurumuz yitirmiştik ama bu çocuk tam çılgın!

O değilde ben Batuhan'ı cidden çok beğeniyorum. Kiralık gittiği Eskişehir'de genç yaşında neler yapabileceğinin bazı örneklerini göstermişti bize. Müthiş fizik ve hava hakimiyeti dışında ayaklarına da hakim. İyi şutlar çıkarıyor, beleşçi değil ekmeğini taştan çıkarmasını biliyor evet bencil ama hangi büyük golcü bencil değildi ki? Bu çocuğu bir şekilde kazanmak, adam etmek lazım. Rijkaard'ın elinde olsa çok farklı olurdu ama işte şans. Her geçen gün malesef hem kendi hem Türk futbolu adına aleyhte işliyor.. Hadi be Batugol büyü ve olgunlaş biraz kendine gel ve o müthiş yeteneklerini bize sahada göster. Karı kız alem işlerini yapma edmiyorum hobi olarak gene yap tabi ama önce futbol.

Sezon Sonunu Göremezsin Mustafa Denizli!

18 sene Altay'da oynamış, korner ve frikik golleri hala konuşulan, futbolculuğu yıllarında Büyük Mustafa olarak anılan, futbol hayatının sonunda kısa bir Galtasaray macerası yaşamış, 33 kez milli forma giymiş, 12 golle 79/80 sezonu gol krallığı yaşamış bir isim Mustafa Denizli.

Futbolu bırakınca 3 sezon usta isim rahmetli Jupp Derwall'in yanında staj gören sonra başına geçtiği Galatasaray'da ilkleri yaşatan isim olarak hafızlara kazınan isimdir kendisi. Neler var bu ilkler arasında?
- 1988/89 sezonu Galatasaray'ı Şampiyon Kulüpler Kupasında yarı final oynatması ki bu başarı kulüpler düzeyinde uluslararası arenada yaşadığımız ilk büyük başarıdır.
- Fenerbahçe'yi şampiyon yapan ilk yerli hoca olması.
- Üç büyük takımı şampiyon yapan tek teknik adam olması.
- Milli takımı çeyrek finale çıkartan ilk isim olması(Euro 2000)


Neyse buraya kadar anlatılan şeyleri herkes biliyor zaten gelelim kendi yorumumuza. Mustafa Denizli benim nazarımda çağa uyum sağlayamamış, kafa yapısı hala 80'lerin sonu 90'ların başındaki futbola yatan, futbolda dünyada olan biten gelişmelere Fransız kalmış, yetersiz ama şanslı bir isim. Evet çok şanslı. Örneğin geçen sezon Beşiktaş'ı şampiyon yapan Denizli değil, oldum olası eksik olmayan balıdır. Ertuğrul gitmese GS ve FB'nin olmadığı bir lig de şampiyonluk daha erken gelirdi. Daha geçen sezona kadar yorumculuk yaptığı kanallarda adam markajından, 3-5-2'den falan bahsediyordu. Gene tandem falan oynatması da biraz gelişmedir kendisi için. Ben bu kadar ilki yapmasına rağmen Türk futbolu adına dahiyene birşeyini hiç görmedim. Ne biliyim bir maçta öyle bir değişiklik yaparsın ki vay be helal dersin veya kurumsal anlamda değişiklik yapacak bir fikir falan yok yok. Beşiktaş'ta Tello, Yusuf nerde oynadığı belli olmuyordu, milli takımda 3/5/2 nin sağına Arif'i falan koyuyor, Hakan Ünsal'ı sol açık oynatıyordu işte yaptığı yenilik değil anca gariplik olarak hafızalara kazınıyordu. Oldum olası sevemedim Dürülülü Mustafa'yı. Şansı ve balı bu sezon kendisine yardım edemeyecek ve sezon sonunu göremeyecektir ahan da yazıyorum buraya!
-

3 Eylül 2009 Perşembe

Marcelo Carrusca

Dün tv'de Estudiantes'in maçına denk geldim ve baktım bizim eskilerden, büyük beklentilerle gelen ama takıma malzemeci kadar faydası dokunmayan El Chelo lakaplı Çavuşoğlu Ömer'in deyimiyle KAPUSKA ilk 11 çıkmıştı sahaya. Lost gibi valla adam başa dönmüş! Ofsayttanda olsa bir de gol attı gene, aslında vasatın altındaydı yani eski günlerini aratmadı. Belki de doğum günü ertesine denk geldiği için teknik direktör bir kıyak yapmıştı kendine ama valla adam Estudiantes'in Cafercan Aksu'su eksiği var fazlası da yok! Oysa Tevez'li, Cavenaghi'li, Macherano'lu Arjantin ümit takımının yıldızlarınsandı. Valla onu bunu bilmem ben hala iddia ederim Carusca'ya ilk darbe Galatasaray-Mlada boleslav maçıdır çünkü başka bir genç yıldız Carrusca'nın transfer olduğu mevkide harikalar yaratmıştı ve orası için başkasına gerek kalmamıştı malesef(yani kendisi için malesef)

2 Eylül 2009 Çarşamba

Çok Fena Sakatlanırım!

Şaka maka nerdeyse oynamadan takımın en eskileri arasına girdi Tobi. Yakında kaptanlıkta ister! Hapşırsa verem olur, 31 çekse aids olur bu adam! Çok iyi ön liberoymuşta sakatlıklar yüzünden yararlanamamışız, bırak Allasen.. Allah'a yakın Cimbom'a uzak olsun. O değilde sezon sonu senden faydalanamadık şimdi tam iyileştin bırakmak istemiyoruz al sana 3 senelik sözleşme daha derlerse adam elini öper evine temiziliğe bile gelir Adnan Polat'ın. Emekli hayatı yaşayarak cebi doldurdu kereta. Bu adam başka kulübe gider tüm sezon sakatlanmadan sorunsuz oynarsa gördüğüm yerde ıslak odunla döverim yeminlen!

Kleberson

Kleberson aklıma gelince nedense Ronny Johnsen'i anımsarım. Arada alım satım yapılan isim koca Manchester United yani yaş tahtaya basmıyacak koca camia! Kleberson 2002 Dünya kupasında cambazlarla dolu Brezilya milli takımında ilk 11 çıkan ve orta sahanın hamalı olan biriydi. Hiç göze batmadı veya dikkat çekmedi ama Brezilya milli takımında ilk 11 çıkmak zaten başlı başına bir markaydı. Manchester United kaptı onu ama fazla sabredemedi Beşiktaş'ı kekleyip elden çıkardı. Buralarda da beğendiremedi kendini sonra ülkesine dönde ama bir baktım geçenlerde adam milli takıma yeniden seçilmiş ve oynuyor gerçekten şaka gibi! Gelelim Johnsen'e. Norveç ligi rekor transfer ücretiyle Kleberson'dan yaklaşık 10 sezn önce gelmişti Beşiktaş'a ve kimseye beğendirememişti kendini. Sonra Manchester United'a, iyi paraya satıldı ama o da ne! 6 sezon başarıyla giydi Manu formasını 4 lig şampiyonluğu 1 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu gördü. Eeee ne yani mi? İş bilenin Kılıç kuşananın diye birşey vardı sanki..

1 Eylül 2009 Salı

Ankaragücüme Gidiyor Böyle Yaşamak!!!

Ankaragücü'nün yeni başkanı 30 yaşında genç bir isim. Ankara'yı babasının çiftliği gibi yöneten İ.Melih'in pokemon kılıklı oğlu Ahmet Gökçek. Dün Ankaraspor Galatasaray maçında dikkatimi çekti bir adam karga tulumba stad dışına çıkarılırken el kol hareketleriyle olayı organzie ettiği belli olan gazı bitmiş sihirli lamba kılıklı Ahmet Gökçek etrafa kin kusuyor ama aynı zamanda babasını gururlandırıyordu.

Ahmet Gökçek daha önce babasının kendisine aldığı villada yaşanan usulsüzlükler, trafikte olay çıkarıp adam dövmek, kılıç taşımak gibi şeylerle gündeme gelmişti. Küçükken Sikinoski Sama'yı çok izledi galiba! Evet seni sevmiyorum sütoğlan babanı da sevmezdim zaten ama Ankara halkının omurgasızlığı en çok bana dokunan. ora ki kuruluş ve kurtuluş ateşinin fikri mücadelesinin en yoğun yaşandığı sonunda başkentimiz bile olmayı başarmış kutsal topraklar. şimdi birkaç kişinin oyuncağı olmuş ya başlıkta ki gibi Ankaragücüme gidiyor böyle yaşamak.

Aslan Yürek Ayhan


Son oynanan Ankaraspor Galatasaray maçında sanki birşeyler eksikti takımda. Evet Elano, Keita, Arda, Baros gibi starlar sahada olmasına rağmen gene de takım gerekli üretkenliği gösteremiyor orta sahanın göbeği beklenene cevap veremiyordu. Mehmet Topal ve Sarp koşuyor topu kesiyor ama o kadar, iş rakibi oynatmamaktan takımını oynatmaya gelince gözler Ayhan'ı arıyordu.

Ayhan yıllardır formasını delicesine terletip futbol anlayışını bile değiştirdiği Galatasaray'da malesef yıllar geçse de hala taraftarın büyük bölümünün içine sinmiyor. Her yumruk şova çağırıldığında armasını öpen Ayhan bilindiği üzere Galatasaray'a Beşiktaş'tan gelmişti hem de Ahmet yıldırım ve Mehmet Aksu artı 500 bin dolar karşılığı. Beşiktaş'a Gaziantep'ten transfer olurken verilen bonservis ücreti ve Şifo Mehmet'le yanyana oynar mı tartışmaları çocuğu yedi bitirdi zaten. 8.5 Milyon dolar civarıydı bonservisi ama o sezon transfer ücretleri zaten çok yüksekti örnek Baliç ve Hasan Şaş..

Toshack'lı Beşiktaş'la başladı Daum'lu Beşiktaş'la macerası bitmişti. Galatasaray'da sekizinci sezonu forvet arkası geldi ön libero oldu. Tugay'ın İngiltere'de yaşadığı değişimi Galatasaray'da yaşadı. Lucesku, Terim, Hagi, Gerets kim gelse futboluna artı değerler kattı. Bitti derken milli takımın orta sahasının alternatifi oldu. Gerçektan şarap gibi adam Ayhan, Seedorf'un yaşadığı iki yönlü futbol değişiminin benzerini yaşadı ve zaten var olan yeteneklerine yetenek kattı. Her zaman aranan kandır Galatasaray'da Ayhan gözler alıştı ona ve yokluğu hemen farkediliyor. Yalnız bırakamadığı bir huy var hırsından olsa gerek kamera ne zaman yakın çekim yapsa dudağını okuduğumuz "orospu çocuğu" türü küfürleri. ee olur o kadar der sevgilerimizi göndeririz kendisine.
free counters